DEVAM: 60. Mestler
Üzerine Meshetmek
حَدَّثَنَا
هُدْبَةُ
بْنُ خَالِدٍ
حَدَّثَنَا
هَمَّامٌ
عَنْ
قَتَادَةَ
عَنْ الْحَسَنِ
وَعَنْ
زُرَارَةَ
بْنِ أَوْفَى
أَنَّ الْمُغِيرَةَ
بْنَ
شُعْبَةَ
قَالَ تَخَلَّفَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَذَكَرَ
هَذِهِ
الْقِصَّةَ
قَالَ
فَأَتَيْنَا
النَّاسَ
وَعَبْدُ الرَّحْمَنِ
بْنُ عَوْفٍ
يُصَلِّ
بِهِمْ الصُّبْحَ
فَلَمَّا
رَأَى
النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَرَادَ أَنْ يَتَأَخَّرَ
فَأَوْمَأَ
إِلَيْهِ
أَنْ
يَمْضِيَ
قَالَ فَصَلَّيْتُ
أَنَا
وَالنَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
خَلْفَهُ
رَكْعَةً فَلَمَّا
سَلَّمَ
قَامَ
النَّبِيُّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَصَلَّى الرَّكْعَةَ
الَّتِي
سُبِقَ بِهَا
وَلَمْ يَزِدْ
عَلَيْهَا
قَالَ أَبُو
دَاوُد أَبُو
سَعِيدٍ
الْخُدْرِيُّ
وَابْنُ
الزُّبَيْرِ
وَابْنُ
عُمَرَ يَقُولُونَ
مَنْ
أَدْرَكَ
الْفَرْدَ
مِنْ الصَّلَاةِ
عَلَيْهِ
سَجْدَتَا
السَّهْوِ
Zurare b, Evfa'nın
rivayet ettiğine göçe Muğire b. Şu'be, "Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem) (bizden biraz) geri kaldı" diye söze başlamış ve (evvelki hadiste
geçen) şu hadiseyi anlatmıştır: "Biz cemaate Abdurrahman b. Avf
kendilerine sabah namazını kıldırırken yetişebildik. Abdurrahman b. Avf Nebiyyi
Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem)’i görünce (hemen) geri çekilmek istediyse
de Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ona (namaza) devam etmesi için
işaret etti. Ben ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onun arkasından
bir rekat namaz kıldık. Abdurrahman (r.a.) selam verir vermez, Nebi (sallallahu
aleyhi ve sellem) ayağa kalktı ve yetişemediği rekatı -üzerine hiç bir şey ilave etmeden- kıldı."
Ebu Davud dedi ki;
"Ebu Said el-Hudri, İbn Zübeyr ve ibn Ömer (r.a.), namazın tek rekatına
yetişen kimse üzerine, sehv secdesi lazım gelir, derler.”
Diğer tahric: Buhari,
vudu; Müslim, tahare; Nesâî, tahare; ibn Mace libas; Tirmizî, tahare
AÇIKLAMA: Bu Hadisle ilgili açıklama 151. Hadiste
geçmiştir. Ancak burada geçen izaha muhtaç kısım namazın bir veya üç rekatine
yetişen kimsenin üzerine sehv secdesi lazım geldiğine dair İbn Ömer, İbn Zübeyr
ve Ebu Said el-Hudri'nin görüşleridir. Hadis şarihlerinin beyanına göre bunun
izahı şöyledir:
Sehv
secdesi vacibin terkinden lazım gelir. Namazı cemaatle kılmak vaciptir. Namazın
bir veya üç rekatına yetişen kimse ise, cemaati terketmiş olacağından üzerine
sehv secdesi lazım gelir.
İkinci
bir izah tamda şudur: Bu sehv secdesinin sebebi birinci rekatın sonunda
oturmaması lazım gelirken imamla beraber oturmasından ileri gelir. Bu mübarek
sahabeler böyle düşündükleri için "birinci rekatta imam'a yetişemeyen
kimseye sehv secdesi gerekir" demişlerdir, Nitekim ilim adamlarından böyle
düşünen bir cemaat da vardır. Ata, Tavus, Mücahid ve İshak bunlardandır. Ancak
diğer ulema bu hususta şöyle demektedirler: Resul-i Ekrem (s.a.v.) Abdurrahman
b. Avf'ın arkasında namaz kılmış, ne kendisi bir rekat geç kaldığı için sehv
secdesi yapmış, ne de Muğire'ye emretmiştir. Çünkü sehv secdesi ancak sehv'den
(yanılmadan) dolayı lazım gelir. Burada ise yanılma yoktur. Ve bir de imam'a
uymak farzdır. Buna bağlı olarak yapılan bir fazlalıktan dolayı da sehv secdesi
gerekmez.
Görülüyor
ki, Hadisin son paragrafında bulunan bazı sahabilerin sehv secdesi hakkındaki
görüşleriyle ilgili bölüm Rasulullah'ın bir fiil ya da bir sözü ile ilgili
değildir. Sadece adı geçen sahabilerin içtihadıdır. Yukarıda da açıklandığı
gibi tabiinden bazı alimler de bu içtihada katılmışlardır. Sahabilerin merfu
hadis mesabesinde olmayan fetva ve görüşleri onların ictihadlarıdır. Bizler bu
içtihada uymakla mükellef miyiz, değil miyiz, konusu ihtilaflıdır.
İmam
Şafri hazretleri, "ictihad” ehil olan herhangi bir müetehid, sahabenin
içtihadına uymakla mükellef değildir” der.
Ebu
Hanife Hazretleri ise, kendi ictihad metodlarını açıklarken Kur’an, hadis ve
icma ile amel etme mecburiyetinde olduğunu ancak sahabilerin kendi içtihatları
neticesinde ortaya çıkan değişik görüşlerden birini tercih edeceğini, onların
içtihatları karşısında kendisinin bir ictihadta bulunmasının söz konusu
olmadığını belirtmektedir.
Mevzumuzu
teşkil eden Hadiste söz konusu edilen cemaate geç kalmadan dolayı sehv secdesi,
sözü geçen sahabilerin ictihadı olup bu hususta diğer sahabilerin de farklı
ictihadları bulunması sebebiyle mezhep imamları buna uyma mecburiyeti
duymamışlar, Kitab ve Sünnetin ışığında diğer sahabilerin bu konudaki reylerini
tercih etmişlerdir. Özellikle Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in de
sehiv secdesi yapmadığı nazar-ı itibara alınırsa namazın başında cemaate
ulaşamayıp diğer rekatlara ulaşanların sehv secdesi yapmaları gerekmeyeceği
görüşündeki isabet daha kolay anlaşılmış olur.